bir taş atmak gerekmiş bazen
hafif sektirip uzağa
yükünden gocunur gibi, içinden söker gibi
kelimesiz anlamları kovalar anlamsız kelimelere yüksünür gibi.
"Evvela seni cümle içinde kullanmayı terk ettim. Sonra önüne benzersiz sıfatlar, ardına yakışıksız imalar ekledim. Herkesleştikçe kolay oldu içinden çıkması. İttirip bıraktıkça aldanışın uçurumlarına belli belirsiz çığlıklarını, samyeline karışıp kurudu göğsümde. İçtim kana kana. Kuruyan göğsüm yeşersin diye. Zamanı içtim ömrümü tüketir gibi her gece her sabah. Kirpiklerim güçlü diye düşkün yaşları zapt ettim. Aynada harcadım aksimi. Kumdan gelip toprağa gidecek ruhumu çürüttüm. Binaenaleyh söz bitti, anlam yitti. Gece anlamsız gündüz ışıksız kaldı. Nihayet sen sana benzeyen ilahların ilki olarak kaldın. Ancak yüzüne benzeyen bir semanın altında diz çökerdim, o gün de geldi."
bir uyku gerekmiş meğer
her şeyi unutup bir hiçmişçesine
hakikatten arınır gibi, sıyrılır gibi alemden
muammasız bir tefekküre teslim, ritimsiz varlığımı unutmuş gibi.
Burak Dikoğlu